into the wild

  1. sanırım izlediğim en güzel film idi.
    (gilgalad 04.06.2008 00:42)
  2. Beyaz perdede yüzünü görmeyi sevdiğimiz bir aktör olan Sean Penn'in kamera arkasına geçtiği ve çok da iyi kotardığı 2007 yapımı filmi. Konu gerçek bir hikayeye dayanıyor *. Filmde 90'lı yılların amerikasında başarılı bir öğrenci olan Christopher McCandless'ın toplumun ona dayattığı şeyleri terk ederek, gerçek yaşamı vahşi doğada araması ve bu süreçte karşılaştığı olay ve kişiler konu ediliyor. Christopher'ın yolculuğu boyunca karşılaştığı karakterlerle olan ilişkileri çok gerçekçi ve içten bir şekilde işlenmiş. Dolayısıyla da karakterler de içten ve derinlikli..Kesinlikle izlenmesi gereken bir yapım olduğunu düşünüyorum. Filmin müziklerini de yaşlandıkça şarap gibi tatlanan Eddie Vedder üstlenmiş ve ortaya çok hoş bir soundtrack çıkmış.


    (freakme 15.06.2008 18:15 ~ 15.06.2008 18:18)
  3. 'beş parasız olduğum günler daha iyiydi' diyordu filmde bir yerde. başrol emile hirsch hayatının performansını sergilemiş sanırım. doğal hayata karşı insanın çaresizliği, ve bu çaresizliğin aslında doğadan değil, insanın alışkanlıklarından kaynaklandığını anlatan bir kare vardı. çocuk geyiği vuruyor ve stoklayabilmek için konserve yapmaya çalışıyor. ama çok seri olmalı, sinekler ete konmadan halledebilmeli tüm bu işlemi. o koskoca geyiğin ölüsüyle epey bir uğraşıyor, parçalara ayırıyor, ateşi yakıyor vs... sonunda kurtlandığını görüyor ve ağlamaya başlıyor, 'keşke hiç vurmasaydım geyiği' diyor, lanetler yağdırıyor... bir kayalığın üzerinden eti yemeye gelen leş kargalarını, çakalları izliyor. çok vurucu sahneleri olan bir yapım, dağlar, bayırlar, alaska. sean penn ,hollywood'da aykırı adam olarak ünlenmiş biri, oyunculuğunun yanı sıra yönetmen olarakta başarılı olduğunu ispatı into the wild. Christopher McCandless'in günlüklerinden alıntılarla sürüp gidiyor film, 'mutluluk sadece paylaşılınca gerçektir'... finali ise gerçekten vurucuydu...
    ''ya yüzümde bir gülümsemeyle kollarınıza koşuyor olsaydım o zaman siz de benim şu anda gördüklerimi görür müydünüz?''
    (mistaneek 27.10.2008 16:13 ~ 27.10.2008 19:45)
  4. "there is a pleasure in the pathless woods,
    there is a rapture on the lonely shore,
    there is society, where none intrudes,
    by the deep sea, and music in its roar:
    i love not man the less, but nature more..."

    dizeleriyle açılan film.
    lord byron'a ait bu harika şiirin tamamı ise şöyle:

    there is a pleasure in the pathless woods,
    there is a rapture on the lonely shore,
    there is society, where none intrudes,
    by the deep sea, and music in its roar:
    i love not man the less, but nature more,
    from these our interviews, in which i steal
    from all I may be, or have been before,
    to mingle with the universe, and feel
    what i can ne'er express, yet cannot all conceal.



    (wu wei 29.10.2008 00:25)
  5. soundtracklerini eddie vedder'ın hazırladığı,bir film müzikleriyle nasıl bu derece uyum içinde olur denilecek film.
    insanı doğaya kaçmaya sevkeder-
    modern hayatın ne kadar anlamsız olduğunu,kavramlarla yaşadığımızı gösterir-
    jack london'a daha da bir hayran bıraktırır-
    bir de alex'in onca süreyi kadınsız geçirmesi şaşırtır,saygı duydurtur.demek ki insan isterse yapmayabiliyormuş...
    (agoncy 17.01.2009 00:02)
  6. (bkz: christopher mccandless )
    (notdra 13.12.2009 17:30)
  7. İyi film diye nitelendirdiğimiz çoğu filmin bir felsefesi,içinde geçen ve bizi etkileyen üç beş önemli cümlesi vardır.
    İşte Into the Wild'da böyle birşey yok.Bu film on kere yüz kere belki de bin kere izlenmelidir.Çünkü her dakikası önemlidir ve her replikte hayatınıza katacağınız düzinelerce şey saklar.
    Ütopik değildir,zira gerçek bir hayat hikayesinden(ki kitabı da vardır) uyarlanmıştır.İnsanın doğayla ilişkisi,doğaya karşı gücü ve çaresizliği de 20.yüzyıldan çok daha gerisine uzanır ki,her ne kadar inkar edip yabancılaşmaya başlasak da hala onun bir parçasıyız.*
    Film Chris'in artık ailesi arasındaki anlamsız ilişkiye,kavgalara dayanamaması,modern dünyanın getirilerini terk edip kendi ayaklarının üzerinde,vahşi doğada özgürlüğünü bulma çabasını anlatır.Zaten dilimize de "Özgürlük Yolu" diye çevrilmiştir.
    Yer yer kız kardeşinin yer yer de kendi ağzından anlatılan film,gerek görsel içerikleri* gerek olağanüstü soundtrackleriyle* içinize işler.Bir anda onun bir parçası olur ve çantanızı sırtınıza takıp yaşadığınız yeri terk etmek istersiniz.
    O paralarını yakışı,yıllarca biriktirdiği parayı bağışlaması(beş kuruşsuz zamanlarının daha iyi olduğuna inanır),yaşıtlarının aksine hayatını kendini bulmaya ve doğaya adaması ilham kaynağıdır.

    Mutluluğun yalnızca paylaşılınca gerçek olduğunu,doğa için herşeyini feda edebileceğini söyler.Ve ekler;
    "Hayatta çok güçlü olmanın çok gerekli değil fakat kendini güçlü hissetmenin önemli olduğunu, en azından bir kere bile olsa kendini tartmanın, insanın en antik koşulların içerisinde bulmanın, ellerinizden ve kafanızdan başka size yardım edecek bir şey olmadan kör ve sağır taşla tek başına yüzleşmenin gerektiğini biliyorum."der.

    Emile Hirsch'i zaten severdim,bu film ile kendini aşmış adamdır.
    Bu da favori sahnelerimden;

    (ozanbeedle_ 20.10.2012 15:39)


Vampircik - 2005 - 2015

sözlük hiçbir kurumla bağlantılı olmayan birkaç kişi tarafından düşünülmüş bağımsız bir platformdur. sözlük içerisindeki yazıların tüm sorumluluğu yazarlarına aiittir. sözlük bu yazıların doğru olduğu hakkında bir teminat vermez. yazılan yazıların telifi bize ait değildir, çalınız çırpınız ama kaynak gösteriniz.

sözlük sistemi ile geliştirilmiştir.